GİRİŞ
Zamanaşımı, ceza hukukunda sanık lehine konulmuş bir kuraldır. Devletin belirli bir süre içinde suç teşkil eden eylem hakkında soruşturma yapması, başladığı soruşturmayı ya da açtığı davayı tamamlaması gerekir. Aski halde kişi hakkında belirsizlik hali hakim olur. Bu nedenle zamanaşımı süreleri fail hakkında bir nevi güvence teşkil eder.[1]
Ceza hukukunda zamanaşımının kabul edilmesiyle ilgili olarak doktrinde çeşitli gerekçeler ileri sürülmüştür. Bu çerçevede, zamanaşımı sürelerinin uzun olması nedeniyle suç işlendikten sonra geçen zaman dilimi içerisinde failin vicdan azabı ve nedamet duygularının etkisi altında nefsini ıslah imkanı bulacağı, suç işleyen veya cezaya mahkum olan kişinin uzun bir süre kaçması ve yakalanmaması durumunda kişinin yakalanıp cezalandırılacağı korkusu içinde yaşaması nedeniyle meydana gelen manevi cezanın fail için yeterli olacağı, suçtan uzun zaman sonra uygulanan yaptırımın, cezanın genel önleme ve özel önleme amaçlarını gerçekleştirmeye hizmet etmeyeceği, insan kişiliğinde zaman içerisinde meydana gelen değişillikler sebebiyle failin suça yabancılaşacağı, fail ile işlediği fiil arasındaki psikolojik bağın ortadan kalkacağı, failin kendisiyle psikolojik bağı kalmayan fiilden dolayı cezalandırılmasının doğru olmayacağı, suçun işlenmesinden sonra uzun zaman geçmesinin esas etkisini toplum üzerinde göstereceği, bu suçun unutulacağı ve bozulan kamu düzeninin yeniden kurulacağı, unutulmuş bir suç nedeniyle faile ceza verilmesinin faydalı olmayacağı gibi görüşler ileri sürülmüştür.[2]
Gerçekten de suç teşkil eden haksızlığın faili hakkında soruşturma ya da kovuşturmayı yapmamak, ya da açılmış soruşturma ya da kovuşturmayı tamamlamamak şeklinde kişinin hukuki durumunun belirsiz kalmasına yol açarak kişiyi sürekli ceza soruşturması ya da yaptırım uygulanması tehdidi altında bırakmak çoğu zaman fail açısından ceza soruşturmasının ya da kovuşturulmasının yapılmasına ya da verilmiş olan cezanın uygulanmasına nazaran daha ağır sonuçlar doğuracaktır. Faili dava veya ceza tehdidi altında yaşamaya mahkum ederek iç huzurunun bozulması ve uzun yılları bu şekilde yaşamaya mahkum edilmesi ağır neticelere neden olabileceğinden, Ceza Hukukunda ceza ve dava zamanaşımı olarak iki farklı süre öngörülmüştür. Suç teşkil eden haksızlığın gerçekleştirildiği tarihten itibaren belirli bir süre içinde başlanılan soruşturmanın ya da açılmış davanın tamamlanması gerektiğini ifade eden süreye dava zamanaşımı, fail hakkında verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesine başlanması için öngörülmüş olan azami süreye ise ceza zamanaşımı süresi denilmektedir.
Kabahatler Kanununda soruşturma ve yaptırımın ortadan kaldırılmasıyla ilgili olarak ise yalnızca soruşturma ve yerine getirme zamanaşımı düzenlenmiştir. Oysa TCK’da zamanaşımının dışında failin ölümü, genel ve özel af ile şikayetten vazgeçme de öngörülmüştür. Kabahatler yönünden bu kurumlara yer verilmemiş olması bir eksiklik olarak değerlendirilebilir. Fakat bu kurumlar ceza ilişkisinin sonlanlanmasını neticelendirdiğinden bu kurumlar yönünden ceza hukukundaki kıyas yasağının söz konusu olmayacağı düşünülmektedir.[3]
I. KABAHATLERDE ZAMANAŞIMI
1. Genel Olarak
Kabahatler Hukukunda zamanaşımı konusunda Ceza Hukukuna paralel bir düzenleme yapılarak soruşturma ve yerine getirme zamanaşımı olmak üzere iki ayrı zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Ceza Hukukundaki dava zamanaşımının karşılığı olarak Kabahatler Hukukunda soruşturma zamanaşımı, Ceza Hukukundaki ceza zamanaşımının karşılığı olarak ise yerine getirme zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. Bu kapsamda kabahat işlendikten sonra, kanunda yazılı belirli bir süre içinde soruşturma yapılıp, kabahatten dolayı kişi hakkında idari para cezası verilmez ise soruşturma zamanaşımı, kabahatten dolayı verilen ceza kanunda yazılı belirli bir süre içinde uygulanmaz ise yerine getirme zamanaşımı söz konusu olacaktır.[4] Zamanaşımı yönünden söz konusu benzerliklerle birlikte ceza hukukundaki zamanaşımı süreleri ile Kabahatler Hukukundaki zamanaşımı süreleri arasında çeşitli yönlerden farklılıklar olduğunu da belirtmek gerekir. Biz bu farklara çalışma içerisinde yeri geldikçe işaret edeceğiz.
2. Soruşturma Zamanaşımı
Kabahat karşılığında idari para cezasının uygulanmasına belirli bir sürenin geçmesi nedeniyle artık karar verilememesi halinde soruşturma zamanaşımı söz konusu olmaktadır. Soruşturma zamanaşımı kavramı ile işlenen kabahatle ilgili olarak idari para cezası verilebilme süresinin kast edildiği ifade edilmektedir.[5] Yani soruşturma zamanaşımı kabahatten dolayı, kabahatin işlendiği tarihten itibaren belirli bir süre içinde idari para cezası verilmesinin zorunlu olduğunu ifade eden bir kurumdur. Bu süreler geçtikten sonra kişi hakkında kabahat dolayısıyla idari para cezası verilemeyecektir. Bu husus 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 20/1. maddesinde “Soruşturma zamanaşımının dolması halinde kabahatten dolayı kişi hakkında idari para cezasına karar verilemez.” denilmek suretiyle açıkça ifade edilmiştir. Fakat kanunda soruşturma zamanaşımının dolması halinde verilecek karar ile ilgili olarak herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Bu durumda soruşturma zamanaşımının dolması halinde verilecek kararın ne olduğu sorusu akla gelmektedir. Otacı’ya göre[6] “Kanunda soruşturma zamanaşımının dolması halinde verilecek kararın içeriği hakkında bi düzenleme yoktur. Kanunun 20/1. Maddesinde yalnızca idari para cezası verilemeyeceği düzenlenmiştir. Bu nedenle soruşturma zamanaşımının dolması halinde CMK 223/8 maddesine kıyasen soruşturmanın düşürülmesine karar verilmelidir.”Altıparmak’a göre ise[7] “Kanunda öngörülen soruşturma zamanaşımının dolması halinde ceza vermeye yetkili kişi ya da kurumun vereceği karar soruşturma zamanaşımının dolması nedeniyle idari para cezası verilmesine yer olmadığına şeklinde olacaktır.”
Kanaatimizce de soruşturma zamanaşımının dolması halinde ceza vermeye yetkili kişi ya da kurum tarafından verilecek karar, “idari para cezası verilmesine yer olmadığına” şeklinde olmalıdır. Zira kanunda soruşturma zamanaşımın dolması halinde kabahatten dolayı kişi hakkında idari para cezasına karar verilemez denilmiştir. Söz konusu hükmün uygulanabilmesi için ise gerçekleşmesi gereken ilk şart işlenmiş bir kabahatin varlığıdır. Zira kabahat yoksa zaten idari para cezası verilmesi mümkün olmayacaktır. İşlenmiş bir kabahatin var olup olmadığının tespiti ise ancak soruşturma tamamlandıktan sonra söz konusu olacaktır. Soruşturma tamamlanmadan kişinin kabahat teşkil eden eylemi gerçekleştirip gerçekleştirmediği tam olarak tespit edilemeyeceğine göre zamanaşımı nedeniyle soruşturmanın düşürülmesi kararı verilmesi mümkün değildir. Kabahatler Kanununda da soruşturma zamanaşımı soruşturma yapılmasına engel bir hal olarak zikredilmemiş, yalnızca soruşturma zamanaşımının dolması halinde kabahat nedeniyle kişi hakkında idari para cezası verilemeyeceği ifade edilmiştir. Bu nedenle kişi hakkında işlediği iddia olunan kabahatle ilgili olarak soruşturma yapılacak, söz konusu fiilin kişi tarafından işlenmediği ya da işlenen fiilin kabahat oluşturmadığı kanaatine varılırsa yaptırım uygulanmayacağından zamanaşımı hususu değerlendirilmeyecek, kişi tarafından kanuni tipe uygun hareketin gerçekleştirildiği ispat edildikten sonra ise zamanaşımının geçmiş olduğu anlaşıldığında; tipe uygun hareketin fail tarafından gerçekleştirildiğini, bu hususun tam olarak ispat edildiğini ve fakat faile ceza verilmesinin kanun hükmü tarafından engellendiğini ifade etmek üzere “idari para cezası verilmesine yer olmadığına” karar verilecektir. Hemen belirtmek gerekir ki Yargıtay[8] da zamanaşımının dolması halinde “idari para cezası verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi gerektiği görüşündedir.
B. Soruşturma Zamanaşımı Süreleri
Soruşturma zamanaşımı süreleri Kabahatler Kanununda miktara göre 3-5 yıl arasında değişen tarzda öngörülmüştür. Kabahatler Kanunu 20/2’ye göre ellibin Türk Lirasından az idari para cezasını gerektiren kabahatlerde üç, ellibin Türk Lirası ve daha fazla idari para cezasını gerektiren kabahatlerde dört, yüzbin Türk Lirası ve daha fazla idari para cezasını gerektiren kabahatlerde beş yılın geçmesiyle kabahat dolayısıyla kişi hakkında idari para cezası verilmesi mümkün değildir.
C. Soruşturma Zamanaşımı Sürelerinin Hesabı
Yukarıda ifade edildiği gibi Kabahatler Kanununun 20/2. maddesinde zamanaşımı süreleri, miktara göre artan şekilde belirlenmiş olmakla birlikte, maktu idari para cezaları dışında kanun tarafından idari para cezası açısından alt ve üst sınır belirlenmekle yetinilmiş olabilir. Örneğin bir kabahat dolayısıyla öngörülen yaptırım yirmibin Türk Lirasından altmışbin Türk Lirasına kadar olabilir. İşte bu gibi alt ve üst sınırları kanunda gösterilmiş olan idari para cezalarında, alt ve üst sınır farklı zamanaşımı dilimlerine dahil olduğunda nasıl hareket edilmesi gerektiği sorunu ortaya çıkmaktadır. Kanaatimizce burada dava zamanaşımı sürelerinin tayininde olduğu gibi idari para cezasının üst sınırı esas alınarak zamanaşımı süresini tespit etmek gerekecektir.[9]
Zamanaşımı süresinin hesabında dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise idari para cezaları açısından öngörülen yeniden değerleme oranıdır. Kabahatler Kanununun 17/7. maddesinde idari para cezalarının her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için Vergi Usul Kanununun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanacağı öngörülmüş olup, kabahatler açısından soruşturma zamanaşımı süresi de anılan madde hükümleri uyarınca belirlenecek yeniden değerleme oranına göre tespit edilen nihai miktar üzerinden hesaplanır.
Yine kabahatin daha ağır idari para cezasını gerektiren nitelikli halleri varsa zamanaşımı süresi bu nitelikli hale göre tespit edilmelidir.
Zamanaşımı süresinin hesabında çözüme kavuşturulması gereken bir başka sorun da tüzel kişiler için öngörülen idari para cezaları bakımından soruşturma zamanaşımı sürelerinin bunlar hakkında uygulanacak miktara göre mi, yoksa kabahati gerçekleştiren gerçek kişiler için esas alınan miktar üzerinden mi hesaplanacağıdır. Tüzel kişiler gerçek kişi failin işlemiş olduğu kabahate bağlı olarak sorumlu tutulduklarından[10] soruşturma zamanaşımı süresi de gerçek kişinin fiiline göre belirlenmelidir. Fiilli gerçekleştiren gerçek kişiler bakımından soruşturma zamanaşımı dolduğunda, tüzel kişiler hakkında da idari para cezasına karar verilmesi mümkün değildir.[11]
D. Farklı Zamanaşımı Süreleri
Kabahatler Kanununun 20. maddesinin 2. fıkrasına eklenen 2. Cümlesinde sayılmış olan bazı kanunlar bakımından farklı bir zamanaşımı süresi kabul edilmiştir. Anılan maddeye göre farklı zamanaşımı sürelerine tabi olan kanunlar, 89. maddesi hariç olmak üzere Askerlik Kanunu, Milletvekili Seçim Kanunu, Karayolları Trafik Kanunu, Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun, Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun, Karayolları Taşıma Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Karayolları Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’dur. Bu kanunlar açısından farklı bir süre öngörülmesinin nedeni Kab K., md. 20/2’ye ek cümle ekleyen 13.02.2011 tarih ve 6111 sayılı kanunun gerekçesinde, bu fiillerin toplumun tüm bireylerini yakından ilgilendirmesi, bu fiillerden dolayı verilen idari para cezasına ilişkin yaptırım kararlarının çoğu zaman bu fiilleri işleyenlerin yokluğunda da verilebilmeleri nedeniyle yıllar sonra beklenmedik durumlarda kişinin karşısına çıkabilmelerini ve çeşitli mağduriyetlere neden olabilmelerini önlemek şeklinde açıklanmakta olup bu sebeple anılan kanunlarda belirtilen kabahatler dolayısıyla kişi hakkında idari para cezası, fiilin işlendiği tarihi takip eden takvim yılının son günü bitimine kadar verilerek kişiye tebliğ edilmelidir. Aksi takdirde söz konusu fiiller nedeniyle kişi hakkında idari para cezasına karar verilemez.
Yine Kab. K’nun 20/4. maddesinde nispi idari para cezasını gerektiren kabahatlerden dolayı farklı bir zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Anılan düzenlemeye göre nispi idari para cezası gerektiren kabahatler, kabahatin işlendiği ya da neticenin meydana geldiği tarihten itibaren sekiz yıldır. Nispi idari para cezası ise hakim ya da yetkili idari makamın takdir hakkı dışında bırakılan ve kabahate konu fiilin veya meydana gelen zararın belirli bir oranı olarak hesaplana idari para cezasıdır. Nispi idari para cezasına örnek olarak 2872 sayılı Çevre Kanununun 20/e maddesi[12] ile 3194 sayılı İmar Kanununu 42. maddesi[13] gösterilebilir.
Bazı kanunlarda da kanunda öngörülen idari para cezaları açısından farklı bir zamanaşımı süresi belirlenmiş olabilir. 5018 sayılı Kanunun 74. maddesi[14], 5510 sayılı Kanunun 102. maddesi[15] anılan kanunlara örnek olarak gösterilebilir.
Yine kabahati oluşturan fiilin aynı zamanda suç oluşturması halinde suça ilişkin dava zamanaşımı hükümleri uygulanır.[16] Otacı’ya göre[17] aynı fiilin hem kabahat hem suç oluşturması durumuyla birlikte aynı zamanda ceza yargılaması sonucunda suç oluşturduğu iddia edilen fiilin kabahat türünden bir eylem olduğu sonucuna varılırsa ceza zamanaşımı süresi kabahat için de uygulanır. Otacı’nın belirtilen görüşüne katılmak mümkün değildir. Zira kanun, kabahate ilişkin zamanaşımı süresi olarak dava zamanaşımı süresinin uygulanması bakımından açıkça kabahati oluşturan fiilin aynı zamanda suç teşkil etmesini aramış (Kab. K, md 20/4) olup, mahkemece yapılan yargılama sonucunda kovuşturma konusu fiilin suç değil, kabahat oluşturduğu sonucuna varırsa ve kabahat bakımından zamanaşımı süresi geçmişse idari para cezasına karar verilmesi mümkün olmayacaktır. Çünkü bu durumda kabahat oluşturan fiil aynı zamanda suç oluşturmadığından suça ilişkin dava zamanaşımı süresinin esas alınması mümkün olmaz. Buna karşın mahkeme hem kabahat hem de suç olarak tanımlanmış bir fiili yargılamakta iken suçtan dolayı yaptırım uygulayamadığı bir durum söz konusu olursa, kabahat dolayısıyla yaptırım uygulayacaktır. Bu durumda ilgili kabahat bakımından soruşturma zamanaşımı süresi değil dava zamanaşımı süresi esas alınacaktır.[18]
Kab K. 43/A gereğince tüzel kişiler hakkında uygulanabilecek idari para cezaları bakımından da farklı bir düzenleme öngörülmüştür. Anılan düzenlemeye göre bir özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcisi ya da organ veya temsilci olmamakla birlikte bu tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde görev üstlenen bir kişi tarafından Kab. K, md. 43/A/1’deki suçların işlenmesi halinde ayrıca tüzel kişi hakkında da idari para cezasına karar verilecek olup bu durumda tüzel kişi, gerçek kişi failin işlemiş olduğu suça bağlı olarak sorumlu tutulduğundan tüzel kişi hakkında da soruşturma zamanaşımı gerçek kişilerin tüzel kişilik yararına işlemiş oldukları suça ilişkin dava zamanaşımına bağlı olmalıdır.
E. Soruşturma Zamanaşımı Sürelerinin Başlangıç ve Sona Ermesi
Kab. K., md. 20/4’e göre kabahate ilişkin soruşturma zamanaşımı süresi, kabahate ilişkin kanuni tanımdaki fiilin işlenmesiyle veya neticenin gerçekleşmesiyle işlemeye başlar. Otacı’ya göre[19] “Kab. K., md. 5/2. ve 20/4. fıkralarında neticenin gerçekleşmesi açısından çelişkili bir düzenleme vardır. Kab.K., 5/2. maddeye göre kabahat, failin icrai veya ihmali davranışı gerçekleştirildiği zaman işlenmiş sayılır. Neticenin oluştuğu zaman, bu bakımdan dikkate alınmaz. 20/4. Maddeye göre ise zamanaşımı süresi, kabahate ilişkin tanımdaki fiilin işlenmesiyle veya neticenin gerçekleşmesiyle işlemeye başlar. Kanunun 20/4. Maddesinde yer alan neticenin gerçekleşmesi, çelişkili düzenlemeye göre yaptırım uygulanacak kişinin aleyhine sonuç doğracaktır. Bu nedenle 5/2. Maddeye göre zamanaşımının eylemin icra hareketlerinin yapılmasıyla başlaması gerektiği düşüncesindeyiz.” Otacı’nın belirtilen düşüncesine katılmadığımızı belirtmek isteriz. Zira kanaatimizce Kabahatler Kanununun 5/2. maddesinde yazılı olan anda kabahat işlenmiş sayılsa da, 20/5’teki hüküm, özel hüküm olarak değerlendirilerek zamanaşımının işlemeye başladığı tarihin tespiti için 20/5 hükmü uygulanmalıdır.[20] Bu nedenle sırf hareket kabahatlerinde soruşturma zamanaşımı süresi hareketin gerçekleştirilmesiyle, neticeli kabahatlerde ise neticenin gerçekleşmesiyle işlemeye başlar. Kural bu olmakla birlikte istisnalarının bulunduğuna da işaret etmek gerekmektedir. Örneğin 5510 sayılı Kanunun 102. maddesinde soruşturma zamanaşımı süresinin, kabahat neticeli olsun veya olmasın, fiilin işlendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı ifade edilmiştir.
Temadi eden fiillerde ise temadinin bittiği ya da kesildiği, teselsül eden eylemlerde ise teselsülün bittiği gün zamanaşımının başlama günüdür. Zincirleme eylemlerde, her bir eylem birbirinden bağımsız olarak yaptırıma bağlandığından (Kab.K., md. 15/2) her eylem ayrı değerlendirilmelidir.[21]
Kanunda belirtilen soruşturma zamanaşımı süresi içerisinde kararın verilmesinin yeterli olup olmadığı, bu kapsamda zamanaşımı süresi içinde verilen kararın kesinleşmesinin gerekip gerekmeyeceği ayrıca çözüme kavuşturulması gereken bir problemdir.
Kanaatimizce kabahat dolayısıyla yapılan soruşturma sonucunda, soruşturma zamanaşımı süresi içerisinde kişi hakkında idari para cezası verilmesi yeterli olmayıp ayrıca kanunda belirtilen soruşturma zamanaşımı süresi içerisinde kararın kesinleşmesi gerekmektedir. Soruşturma zamanaşımı süresi içerisinde idari para cezasının verilip kesinleşmediği durumlarda ise kişi hakkında idari para cezası verilemeyecek ya da uygulanamayacaktır. Zira Kabahatler Kanununun 21. maddesine göre yerine getirme zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi idari para cezası kararının kesinleştiği tarihtir. Bu itibarla yerine getirme zamanaşımı süresinin başlayarak, soruşturma zamanaşımının sona erdiği tarih kararın kesinleşme tarihidir.
Maliye Bakanlığı’na ait 442 Nolu Tahsilat Genel Tebliği’ne göre “İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna başvurulmaması veya kanun yoluna başvurulması halinde yargılama aşamalarının son bulması neticesinde idari para cezalarının takip edilebilir aşamaya gelmesi idari para cezasının kesinleşmesidir.” Kabahatler Kanununun 27. maddesine göre süresi içerisinde sulh ceza hakimliğine başvuru kararın kesinleşmesini engellediğinden kanunda belirtilen soruşturma zamanaşımı süresi bu süreçte de işlemeye devam eder. Ceza Muhakemeleri Kanununa göre ise Sulh Ceza Hakimliğinin kararlarına karşı itiraz yoluna başvuru mümkündür. Fakat Sulh Ceza Hakimliği kararına itiraz, kararın uygulanmasının geri bırakılması sonucunu doğurmadığından (CMK, md. 269/1) bu süreçte idari para cezasının tahsil edilebileceği ve bu sebeple soruşturma zamanaşımının kanun yolu sırasında işlemeyeceği düşünülse de Kabahatler Kanununun 21/4. maddesinde yerine getirme zamanaşımı süresinin kararın kesinleşmesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren işlemeye başlayacağının öngörülmesi karşısında ve yukarıda belirtilen 442 Nolu Tahsilat Genel Tebliği karşısında yerine getirme zamanaşımı süresinin başlaması ve soruşturma zamanaşımı süresinin sona ermesi açısından kararın kesinleşmesinin gerektiği kanaatindeyiz.
Yukarıda yapılan açıklamalar Kabahatler Kanununun 17/3. maddesi gereği Genel Bütçeye gelir kaydedilmesi gereken[22] idari para cezaları için geçerlidir. Genel bütçeye gelir kaydedilmesi gerekmeyen diğer idari para cezalarının tahsili için kararın kesinleşmesi gerekmediğinden ve süresi içinde ödenmemesi halinde genel hükümler dairesinde yerine getirileceğinden,[23] kararın verilmesi ile soruşturma zamanaşımı süresi sona erer.
F. Soruşturma Zamanaşımı Süresinide Durma ve Kesilme
Kabahatler Kanunununda soruşturma zamanaşımını kesen ya da durduran herhangi bir sebep gösterilmemiştir. Kabahatler Kanununda soruşturma zamanaşımı süresini kesen ya da durduran herhangi bir sebep gösterilmediğinden ve bu konuda Türk Ceza Kanununa atıf da yapılmadığından Türk Ceza Kanunundaki dava zamanaşımını kesen ya da durduran sebeplerin kabahatler açısından uygulanması mümkün değildir. Zira idari yaptırım usulü bakımından soruşturma zamanaşımının kabul edilmesi çabukluk ilkesinin kabul edildiği anlamına gelmektedir. Kısa soruşturma zamanaşımı süreleri yetkili makamları en kısa sürede idari yaptırım usulünü sonuçlandırmaya itecektir.[24] Bu sebeple soruşturma zamanaşımı süresinin kesilmesi veya durması, Türk Ceza Kanununda yer alan dava zamanaşımı sürelerini kesen ya da durduran sebeplerin kıyasen uygulanması mümkün değildir. Bununla birlikte, kabahati oluşturan fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa bu durumda suça ilişkin dava zamanaşımı süresi esas alınacağından,[25] dava zamanaşımı süresini kesen ya da durduran nedenlerin gerçekleşmesi doğal olarak soruşturma zamanaşımını da etkileyecektir.[26]
G. Soruşturma Zamanaşımı Açısından Diğer İdari Yaptırımların Durumu
Kabahatler Kanununda idari para cezalarının soruşturma zamanaşımına tabi olduğu Kabahatler Kanununu 20/1. maddesinde “Soruşturma zamanaşımının dolması halinde kabahatten dolayı kişi hakkında idari para cezasına karar verilemez.” denilmek suretiyle açıkça belirtilmiş fakat diğer idari yaptırımlar bakımından soruşturma zamanaşımının mevcut olup olmadığını, mevcutsa süresinin ne olduğunu göstermemiştir.
Kangal’a göre[27] “Soruşturma zamanaşımı sadece idari para cezaları için kabul edilmiş olsa da, idari para cezasının yanında idari tedbirler de öngörülmüşse, bunlar da aynı zamanaşımı süresine tabi olacaktır. İdari para cezası için öngörülen soruşturma zamanaşımı dolmuşsa, aynı kabahat için kanunda öngörülen idari tedbirler de soruşturma zamanaşımı süresinin dolmuş olması nedeniyle karara bağlanamaz. KK md 18/5’te yer alan eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilebilmesi için fail hakkında idari para cezası kararının verilmiş olmasının şart olmadığı yönündeki düzenleme soruşturma zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle idari para cezasının verilememesi halini kapsamamaktadır. Gerçekten de KK 18.5 deki düzenleme yaş küçüklüğü akıl hastalığı veya etkin pişmanlık gibi fiilin haksızlığı üzerinde etkisi olmamakla beraber failin kusurunu ortadan kaldıran veya hakkında yaptırım uygulanmasını engelleyen halleri kapsamaktadır. Soruşturma zamanaşımı süresinin dolmaması idari yaptırım kararının şekli unsurlarından biridir ve hangi idari yaptırım türü olursa olsun buna mutlaka riayet edilmelidir.”
Altıparmak’a göre de[28] ”Zamanaşımı süreleri öngörülen asli cezanın idari para cezası olmasından hareketle belirlenmiştir. Zira asli ceza yoksa diğer cezaların uygulanması da mümkün değildir. Bu nedenle bir kabahat soruşturma zamanaşımına uğramışsa kişi hakkında ne idari para cezası ne de idari tedbirler uygulanacaktır.”
Kanaatimizce de kanunda yalnızca idari para cezaları açısından soruşturma zamanaşımının düzenlenmiş olması, diğer idari tedbirler açısından bir hüküm getirilmemiş olması bir eksiklik olmakla beraber idari para cezaları açısından belirtilen zamanaşımı süresinin idari para cezası ile birlikte kabahat karşılığında öngörülen diğer idari tedbirler açısından da uygulanmasına engel değildir. Nitekim Yargıtay’ın görüşü de[29] aynı doğrultudadır.
3. Yerine Getirme Zamanaşımı
A. Genel Olarak
Yaptırım kararının kesinleşmesiyle birlikte devletin, bu kararı yerine getirme hakkı doğar. Ancak bu hakkın kullanımının, ilgili kişiye güvence sağlaması açısından önceden belirlenmiş bir süresi vardır. Yerine getirme zamanaşımı işte bu süreyi ifade etmektedir.[30] Bu itibarla yerine getirme zamanaşımını, kabahat karşılığında uygulanmasına karar verilen ve kesinleşen idari yaptırımların belirli bir sürenin geçmesi nedeniyle artık yerine getirilememesi halinde söz konusu olan süre olarak tanımlamak mümkündür.
B. Yerine Getirme Zamanaşımı Süresinin Başlangıcı
Kabahatler Kanununun 21/4. Maddesine göre yerine getirme zamanaşımı süresi, kararın kesinleşmesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren işlemeye başlar. Kesinleşme ise yaptırım gerektiren eylem hakkında öngörülen olağan kanun yollarının tüketilmesi ya da bu yollara başvurulmadan kararın yerine getirmeye elverişli hale gelmesidir. Bu itibarla olağanüstü kanun yollarına başvurulmasının kararın kesinleşmesini erteleyici etkisi bulunmadığından, olağanüstü kanun yollarına başvurulmuş olması idari yaptırım kararı hakkında yerine getirme zamanaşımı süresinin başlamasına engel olmayacaktır.
Kabahati oluşturan eylem nedeniyle verilen idari yaptırıma ilişkin yerine getirme zamanaşımı süresi, idari yaptırım kararının kesinleşmesi ile işlemeye başlasa dahi, kanun hükmü gereği olarak bazı durumlarda idari tedbirlerin yerine getirilmesi mümkün olmayabilir. Bu gibi durumlarda ise zamanaşımı süresinin işlemeye başlaması idari yaptırım kararını veren kişi makam ya da kurumun iradesinde olmayan bir sebeple yerine getirme zamanaşımının geçmesine ve kabahati oluşturan fiilin sonuçsuz kalmasına yol açabilecektir. Bu gibi durumların önüne geçilmesi için Kabahatler Kanununun 22. maddesi “Kanun hükmü gereği olarak idari yaptırımın yerine getirilmesine başlanamaması veya yerine getirilememesi halinde zamanaşımı işlemez.” şeklinde açık olarak bu gibi durumlarda zamanaşımının işlemeye başlamayacağı belirtilmiştir. Kanun hükmü gereği olarak idari yaptırımın yerine getirilmesine başlanamaması haline örnek olarak ise 1111 sayılı Askerlik Kanunu verilebilir. 1111 sayılı kanunun 89/6. maddesine göre “Bu madde uyarınca verilen idari para cezaları hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununda öngörülen kanun yoluna müracaat edebilir. Bu cezaların yerine getirilmesi askerlik hizmetinin sonuna bırakılır. Bu süreler içinde zamanaşımı işlemez.”
C. Yerine Getirme Zamanaşımı Süreleri
Kabahatler Kanununda yerine getirme zamanaşımı süresi bakımından ikili bir ayrım (idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi) yapılmıştır.
İdari para cezaları açısından miktara göre değişen tarzda 3-7 arası değişen zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. Buna göre idari para cezaları açısından yerine getirme zamanaşımı süresi,
Ellibin Türk Lirası veya daha fazla idari para cezasına karar verilmesi halinde yedi,
Yirmibin Türk Lirası veya daha fazla idari para cezasına karar verilmesi halinde beş,
Onbin Türk Lirası veya daha fazla idari para cezasına karar verilmesi halinde dört,
Onbin Türk Lirasından az idari para cezasına karar verilmesi halinde üç yıldır.
Mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımlarında ise zamanaşımı süresi on yıl olarak belirlenmiştir.
D. 6183 Sayılı Kanunda Öngörülen Tahsil Zamanaşımı Süresinin Kabahatler Açısından Uygulanıp Uygulanmayacağı Meselesi
Kabahatler Kanununun 17/4. maddesinde Genel Bütçeye gelir kaydedilmesi gereken idari para cezalarına ilişkin kesinleşen kararların, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında kanun hükümlerine göre tahsil olunacağı düzenlenmiştir. Kabahatler Kanununda yukarıda ifade edildiği gibi üç ila yedi yıl arasında değişen tarzda zamanaşımı süresi öngörülmüş olmasına rağmen, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda amme alacaklarının tahsili açısından farklı zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. Gerçekten de Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 102. maddesine göre amme alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren beş yıl içinde tahsil edilmediği takdirde zamanaşımına uğrar.
Kabahatler Kanununda Genel Bütçeye Gelir Kaydedilmesi gereken idari para cezalarının 6183 sayılı kanuna göre takip ve tahsil edileceğinin belirtilmiş olması ve hem Kabahatler Kanununda hem de 6183 sayılı kanunda idari para cezalarının yerine getirilmesinde uygulanacak zamanaşımı sürelerinin öngörülmüş olması karşısında hangi sürenin uygulanacağı sorusu gündeme gelebilir. Bu durumda 6183 sayılı kanunun Kabahatler Kanununa göre genel nitelikte olmasından dolayı idari para cezalarının yerine getirilmesinde Kabahatler Kanunu hükümlerine üstünlük tanınması ve Kabahatler Kanununda hüküm bulunmayan hallerde ise Genel Bütçeye gelir kaydedilmesi gereken idari para cezaları hakkında 6183 sayılı kanunda yer alan düzenlemelerin uygulanması gerekmektedir. Nitekim 442 Seri No’lu Maliye Bakanlığı, Tahsilat Genel Tebliği de aynı doğrultuda olup kabahatler hakkında yerine getirme zamanaşımı süresi olarak Kabahatler Kanununda düzenlenen süreler uygulanmalıdır.
E. Yerine Getirme Zamanaşımında Durma ve Kesilme
Kabahatler Kanununda yerine getirme zamanaşımının durması veya kesilmesiyle ilgili olarak herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Fakat, Kabahatler Kanununun 17/3. maddesinin yollamasıyla Genel Bütçeye gelir kaydedilmesi gereken idari para cezalarının tahsili açısından 6183 sayılı kanun hükümleri uygulanacağından, 6183 sayılı kanunun 103 ve 104. maddelerinde düzenlenen tahsil zamanaşımını kesen ya da durduran haller kabahatler açısından da uygulanacaktır.
Bu itibarla 6183 sayılı Kanunun 103. maddesinde sayılan tahsil zamanaşımı kesen,
1. Ödeme,
2. Haciz tatbiki,
3. Cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilat,
4. Ödeme emri tebliği,
5. Mal bildirimi, mal edinme ve mal artmalarının bildirilmesi,
6. Yukardaki 5 sırada gösterilen muamelelerden her hangi birinin kefile veya yabancı şahıs ve kurumlar mümessillerine tatbikı veya bunlar tarafından yapılması,
7. İhtilaflı amme alacaklarında kaza mercilerince bozma kararı verilmesi,
8. Amme alacağının teminata bağlanması,
9. Kaza mercilerince icranın tehirine karar verilmesi,
10. İki amme idaresi arasında mevcut bir borç için alacaklı amme idaresi tarafından borçlu amme idaresine borcun ödenmesi için yazı ile müracaat edilmesi.
11. Alacağın özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması halleri yerine getirme zamanaşımını da kesecektir. Zamanaşımın kesilmesi halinde kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı yeniden işlemeye başlayacaktır. Zamanaşımının bir bozma kararıyla kesilmesi halinde ise zamanaşımı başlangıcı yeni vade gününün rastladığı; alacağın teminata bağlanması veya icranın yargı mercilerince durdurulması hallerinde ise zamanaşımı başlangıcı teminatın kalktığı ve durma süresinin sona erdiği tarihin rastladığı; takvim yılını takip eden takvim yılının ilk günü olacaktır.
6183 sayılı Kanunun 104. maddesinde sayılan tahsil zamanaşımı durduran,
1. Borçlunun yabancı bir ülkede bulunması,
2. Hileli iflas etmesi
3. Terekesinin tasfiyesi dolayısıyla hakkında takibat yapılmasına imkan bulunmaması halleri yerine getirme zamanaşımını da durduracaktır. Zamanaşımının kesilmesinden farklı olarak zamanaşımının işlememesi sebeplerinin ortadan kalktığı günün bitmesinden itibaren zamanaşımı süresi işlemeye başlar, varsa durma sebebinden önce başlamış olan zamanaşımı süresi de hesaba katılır.
F. Diğer İdari Tedbirler Açısından Yerine Getirme Zamanaşımı
Kabahatler Kanununun 21. maddesine göre yerine getirme zamanaşımının dolması halinde idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin karar yerine getirilemez. Kanunda yerine getirme zamanaşımı süresinin geçmesi halinde yerine getirilemeyecek idari yaptırımlar olarak yalnızca idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımları düzenlenmiştir. Diğer idari tedbirler açısından hüküm getirilmemiş olması ve kamu düzenine daha aykırı olarak öngörülen suçlar açısından dahi ceza zamanaşımının öngörülmüş olması karşısında idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin yaptırımlar dışında kalan diğer yaptırımlar açısından özel kanunda yerine getirme zamanaşımı için bir sürenin belirtilmiş olması halinde bu sürenin uygulanması, diğer idari tedbirlerin, kanunda zamanaşımı süresi düzenlenmiş bir diğer idari yaptırımla birlikte uygulanmasının öngörüldüğü durumda ise bu sürenin kanunda belirtilen eylemin karşılığı olarak belirlenen her idari yaptırım açısından uygulanması gerektiğini düşünmekteyiz.
II. 14-17 KASIM 2013 TARİHLİ HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU HUKUKİ MÜZAKERE TOPLANTISINDA ALINAN BİR KARARIN ELEŞTİRİSİ
Kabahatlerde zamanaşımı konusu ile ilgili son olarak 14-17 Kasım 2013 tarihleri arasından Adana’da yapılan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Hukuki Müzakereler Toplantısında alınan bir karara değinmek istiyoruz.
Anılan toplantıda[31] alınan karar şu şekildedir: “Belediye encümen kararıyla verilen imar para cezalarının idari işlem niteliğinde olup, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nda düzenlenen zamanaşımı sürelerine tabi değildir.”
Her şeyden önce belirtmek gerekir ki kabahate nazaran kamu düzenine aykırılığı daha yoğun olan suçlar açısından dahi zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. Bu kapsamda suç teşkil eden haksızlığın faili hakkında soruşturma ya da kovuşturmayı yapmamak, ya da açılmış soruşturma ya da kovuşturmayı tamamlamamak şeklinde kişinin hukuki durumunun belirsiz kalmasına yol açarak kişiyi sürekli ceza soruşturması ya da yaptırım uygulanması tehdidi altında bırakmanın çoğu zaman fail açısından ceza soruşturmasının ya da kovuşturulmasının yapılmasına ya da verilmiş olan cezanın uygulanmasına nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağını ve faili dava veya ceza tehdidi altında yaşamaya mahkum ederek failin iç huzurunun bozulması ve uzun yılları bu şekilde yaşamaya mahkum edilmesinin ağır neticelere neden olabileceğini bu nedenle de Ceza Hukukunda ceza ve dava zamanaşımı olarak iki farklı sürenin öngörüldüğünü belirtmiştik.[32] Söz konusu duruma paralel olarak kabahatlerde de soruşturma ve yaptırımın ortadan kalkmasıyla ilgili olarak soruşturma ve yerine getirme zamanaşımı süreleri düzenlenmiştir. Kabahate nazaran daha yoğun kamu düzenine aykırılık teşkil eden suçlar açısından zamanaşımı sürelerinin düzenlendiği hukuk düzenimizde kabahatlerin zamanaşımına tabi olmadığından söz etmek olanaksızdır. Zira daha yoğun kamu düzenine aykırılık teşkil eden eylemler zamanaşımı sürelerine tabi iken ve kamu düzenini daha çok sarsıcı eylemlerde bulunan failin hukuki durumunu korumak açısından zamanaşımı süreleri düzenlenmişken, daha hafif kamu düzenine aykırı eylemlerin failini korumamak hukuk mantığı ile bağdaşmaz sonuçlar doğmasına ve kişinin kabahat dolayısıyla sürekli yaptırım tehdidi altında kalmasına yol açacaktır.
Alınan karar hukuk mantığından yoksun olduğu gibi ayrıca karardaki gerekçenin de kabul edilebilir herhangi bir yönü bulunmamaktadır. Belediye Encümenince verilen imar para cezalarının idari işlem olması nedeniyle zamanaşımı sürelerine tabi olmadığı düşüncesi kabahatin hukuki niteliğini belirlemekten yoksundur. Zira idari işlem idarenin ayrıcalıklı yetkisini ve kamu gücünü kullanarak yapmış olduğu, hukuka uygunluk karinesinden yararlanan, tek yanlı olarak, yalnızca ilgili idarenin iradesiyle kişilerin hukuki durumları üzerinde doğrudan sonuç doğuran, re’sen icra edilebilir işlemler olup bu itibarla her kabahat teşkil eden eylem dolayısıyla verilen yaptırım kararı ayrıca idari işlem teşkil etmektedir. Bu nedenle kabahat dolayısıyla verilen idari yaptırım kararlarını ayırarak, bazılarının idari işlem teşkil ettiğini ve bunların zamanaşımı sürelerine tabi olmadığını ifade etmek olanaksızdır. Kaldı ki kabahat teşkil eden eylem dolayısıyla Belediye Encümeni tarafından verilen birçok yaptırım kararı olmasına rağmen yalnızca imar para cezalarının idari işlem niteliğinde olduğunu ve zamanaşımına tabi olmadığını belirtmek ayrıca kendi içinde çelişen bir yaklaşımdır.
Bu nedenle alınan karar ve gerekçesine kesinlikle katılmadığımızı, kararı hukuki yönden hatalı, kendi içinde çelişkili, hukuk mantığına aykırı ve kabahatin hukuk niteliğini belirlemekten yoksun bulduğumuzu belirtmek istiyoruz.
III. SONUÇ
Kabahatler Kanununda soruşturma ve yaptırımın ortadan kaldırılmasıyla ilgili olarak iki türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Ceza Hukukundaki, suç teşkil eden haksızlığın gerçekleştirildiği tarihten itibaren belirli bir süre içinde başlanılan soruşturmanın tamamlanması gerektiğini ifade eden dava zamanaşımının karşılığı olarak Kabahatler Hukukunda soruşturma zamanaşımı, fail hakkında verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesine başlanması için öngörülmüş olan azami süreyi ifade eden ceza zamanaşımı süresinin karşılığı olarak ise Kabahatler Hukukunda yerine getirme zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. Kabahat failinin hukuki durumunun belirsiz kalmasını önlemek amacıyla kabahatin işlendiği veya neticeli kabahatlerde neticenin gerçekleştiği tarihten itibaren belirli bir süre içinde soruşturmanın tamamlanarak kişi hakkında idari para cezası verilmesi ve bu cezanın kesinleşmesi gerekmektedir. Kanunda belirtilen süre içinde kabahat teşkil eden eylem nedeniyle verilen yaptırım kararının kesinleşmediği durumlarda -kanunda açıklık bulunmamakla birlikte- ceza verilmesinin yer olmadığına karar verilmesi gerekmektedir. Kabahat teşkil eden eylem nedeniyle verilen kararın kesinleşmesi üzerine ise yerine getirme zamanaşımı süresi başlayacak ve bu süre içinde idari para cezasının yerine getirilememesi halinde artık yaptırım kararının yerine getirilmesi söz konusu olamayacaktır. Genel Bütçeye gelir kaydedilmesi gereken idari para cezalarının 6183 sayılı AATUHK’na göre yerine getirilmesi söz konusu olsa da AATUHK’da belirtilen tahsil zamanaşımı sürelerinin kabahatler açısından uygulanması mümkün değildir.
Kabahat teşkil eden eylem nedeniyle verilen tüm idari yaptırım kararları idari işlem niteliğinde olup aralarında bu sebeple zamanaşımına tabi olan idari yaptırımlar/ zamanaşımına tabi olmayan idari yaptırımlar türünde herhangi bir ayrım bulunmamaktadır.
KAYNAKÇA
Altıparmak Cüneyd, “Kabahatler Hukukunda Soruşturma Zamanaşımı”, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt 82, sayı 1, Yıl 2008,
Artuk Mehmet Emin/ Gökçen Ahmet/ Yenidünya A. Caner, Ceza Hukuku Genel Hükümler II,
Çağlayan Ramazan, İdari Yaptırımlar Hukuku, Asil Yayın Dağıtım, 2010
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Hukuki Müzakere Toplantıları, 14-17 Kasım 2013/ Adana, http://hmt.hsyk.gov.tr/toplantilar/2013/idari-yargi/guz/adana/raporlar/d14.pdf, Erişim tarihi: 02.01.2016
Kangal Zeynel T., Kabahatler Hukuku, Oniki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2011
İçel Kayıhan/ Sokullu-Akıncı Füsun/ Özgenç İzzet/ Sözüer Adem/ Mahmutoğlu Fatih Selami/ Ünver Yener, Yaptırım Teorisi, 2. Bası, İstanbul 2002
Koca Mahmut/ Üzülmez İbrahim, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2011,
Mahmutoğlu Selami/ Ünver Yener, Yaptırım Teorisi, 2. Bası, İstanbul 2002
Otacı Cengiz/ Keskin İlhan, Türk Kabahatler Hukuku, Genişletilmiş 2. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara 2010
Yalçın İsmail, Tüm Yönleriyle Kabahatler Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2007
Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 2004/34549 E., 2005/9971 K. sayılı ve 28.06.2005 tarihli karar, Yargıtay 7. CD 2004/15526 E, 2006/10259 K sayılı ve 01.06.2006 tarihli karar,
Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 07.03.2006 tarih, 2005/1579 E, 2006/1165 K sayılı karar, Erişim Tarihi, 17.12.2015
Yüce Turhan Tufan, Ceza Hukukunun Temel Kavramları, Ankara 1985,
[1] Cengiz Otacı/ İlhan Keskin, Türk Kabahatler Hukuku, Genişletilmiş 2. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara 2010, s. 60
[2] Mahmut Koca/İbrahim Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2011, s.564, Turhan Tufan Yüce, Ceza Hukukunun Temel Kavramları, Ankara 1985, s.193, Mehmet Emin Artuk/ Ahmet Gökçen/Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler II, 1. Bası, Ankara 2003, s.979, Kayıhan İçel/ Füsun Sokullu-Akıncı/ İzzet Özgenç/ Adem Sözüer/ Fatih Selami Mahmutoğlu/ Yener Ünver, Yaptırım Teorisi, 2. Bası, İstanbul 2002, s. 335 vd.
[3] İsmail Yalçın, Tüm Yönleriyle Kabahatler Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2007, s. 123
[4] Cüneyd Altıparmak, “Kabahatler Hukukunda Soruşturma Zamanaşımı”, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt 82, sayı 1, Yıl 2008, s. 50
[5] Zeynel T. Kangal, Kabahatler Hukuku, Oniki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2011, s. 274
[6] Otacı, a.g.e., s.63
[7] Altıparmak, a.g.e., s. 55
[8] Yargıtay 7. CD, 2004/34549 E., 2005/9971 K. sayılı ve 28.06.2005 tarihli karar, Yargıtay 7. CD 2004/15526 E, 2006/10259 K sayılı ve 01.06.2006 tarihli karar, www.emsal.yargıtay.gov.tr, Erişim Tarihi 28.12.2015
[9] Aynı yönde bkz. Kangal, a.g.e., s. 276
[10] Kabahatler Kanunu, md. 8: “(1) Organ veya temsilcilik görevi yapan ya da organ veya temsilci olmamakla birlikte, tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde görev üstlenen kişinin bu görevi kapsamında işlemiş bulunduğu kabahatten dolayı tüzel kişi hakkında da idarî yaptırım uygulanabilir.
(2) Temsilci sıfatıyla hareket eden kişinin bu sıfatla bağlantılı olarak işlemiş bulunduğu kabahatten dolayı temsil edilen gerçek kişi hakkında da idarî yaptırım uygulanabilir. Gerçek kişiye ait bir işte çalışan kişinin bu faaliyeti çerçevesinde işlemiş bulunduğu kabahatten dolayı, iş sahibi kişi hakkında da idarî yaptırım uygulanabilir.
(3) Kanunun, organ veya temsilcide ya da temsil edilen kişide özel nitelikler aradığı hallerde de yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır.
(4) Birinci ve ikinci fıkra hükümleri, organ veya temsilcilik ya da hizmet ilişkisinin dayanağını oluşturan işlemin hukuken geçerli olmaması halinde de uygulanır”
[11] Kangal, a.g.e, s. 277
[12] 2872 sayılı kanun, md. 20/e: “Çevresel Etki Değerlendirmesi sürecine başlamadan veya bu süreci tamamlamadan inşaata başlayan ya da faaliyete geçenlere yapılan proje bedelinin yüzde ikisi oranında idarî para cezası verilir. Cezaya konu olan durumlarda yatırımcı faaliyet alanını eski hale getirmekle yükümlüdür.
Çevresel Etki Değerlendirmesi sürecinde verdikleri taahhütnameye aykırı davrananlara, her bir ihlal için 10.000 Türk Lirası idarî para cezası verilir”
[13] 3194 sayılı kanun, md. 42 “Bu maddede belirtilen ve imar mevzuatına aykırılık teşkil eden fiil ve hallerin tespit edildiği tarihten itibaren on iş günü içinde ilgili idare encümenince sorumlular hakkında, üstlenilen her bir sorumluluk için ayrı ayrı olarak bu maddede belirtilen idari müeyyideler uygulanır.
Ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine, yapı müteahhidine veya aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere yapının mülkiyet durumuna, bulunduğu alanın özelliğine, durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre, beşyüz Türk Lirasından az olmamak üzere, aşağıdaki şekilde hesaplanan idari para cezaları uygulanır:
a) Bakanlıkça belirlenen yapı sınıflarına ve gruplarına göre yapının inşaat alanı üzerinden hesaplanmak üzere, mevzuata aykırılığın her bir metrekaresi için;
1) I. sınıf A grubu yapılara üç, B grubu yapılara beş Türk Lirası,
2) II. sınıf A grubu yapılara sekiz, B grubu yapılara onbir Türk Lirası,
3) III. sınıf A grubu yapılara onsekiz, B grubu yapılara yirmi Türk Lirası,
4) IV. sınıf A grubu yapılara yirmiüç, B grubu yapılara yirmibeş, C grubu yapılara otuzbir Türk Lirası,
5) V. sınıf A grubu yapılara otuzsekiz, B grubu yapılara kırkaltı, C grubu yapılara elliiki, D grubu yapılara altmışüç
Türk Lirası,
idari para cezası verilir. Bu miktarlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213
sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında bir Türk Lirasının küsuru da dikkate alınmak suretiyle artırılarak uygulanır.
b) Mevzuata aykırılığı yapı inşaat alanı üzerinden hesaplanması mümkün olmayan, yapının cephelerini ve diğer yapı elemanlarını değiştiren veya yapı malzemesi için öngörülen gereklere aykırı bulunan uygulamalar için, Bakanlıkça yayımlanan ve aykırılığa konu imalatın tespiti tarihinde yürürlükte bulunan birim fiyat listesine göre ilgili idarece belirlenen bedelin % 20’si kadar idari para cezası verilir. (…)
[14] 5018 sayılı Kanun, md. 74: “Kamu zararının meydana geldiği ve bu Kanunda belirtilen para cezalarının verilmesini gerektiren fiilin işlendiği yılı izleyen malî yılın başından başlamak üzere zamanaşımını kesen ve durduran genel hükümler saklı kalmak kaydıyla onuncu yılın sonuna kadar tespit ve tahsil edilemeyen kamu zararları ile para cezaları zamanaşımına uğrar.”
[15] 5510 sayılı Kanun, md. 102/7: “İdarî para cezaları on yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Zamanaşımı süresi, fiilin işlendiği tarihten itibaren başlar.”
[16] Kabahatler Kanunu, md. 20/5: “Kabahati oluşturan fiilin aynı zamanda suç oluşturması halinde suça ilişkin dava zamanaşımı hükümleri uygulanır.”
[17] Otacı, a.g.e., s. 62
[18] Aynı doğrultuda bkz. Kangal, a.g.e, s. 278
[19] Otacı, a.g.e., s. 61
[20] İfade etmek gerekir ki düzenleme kanunun sistemi ile uyumlu olmadığı gibi, kanun herhangi bir gerekçe göstermeden 5. Maddedeki ilkeden ayrılmakta üstelik fiilin işlenmesi veya neticenin gerçekleşmesi gibi alternatifli bir durum öngörmektedir. Bu yaklaşımın hukuki bir açıklaması bulunmamaktadır. Yaptırım uygulama zamanaşımında da Kanunun 5/2. Maddesinde olduğu gibi icrai hareketin yapıldığı tarih esas alınmalıydı. (Ramazan Çağlayan, İdari Yaptırımlar Hukuku, Asil Yayın Dağıtım, 2010, s. 171) Fakat bu durum Otacı’nın belirttiğinin aksine herhangi bir çelişki yaratmadığı gibi Kab.K, 20/5 yerine Kab.K, 5/2’nin uygulanmasına da yol açmaz.
[21] Otacı, a.g.e., s.61
[22] Kab. K., md., 17/3: “10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II), (III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri tarafından verilen idari para cezalarının ilgili kanunlarında 1/6/2005 tarihinden sonra belirlenen oranın dışındaki kısmi ile Cumhuriyet başsavcılıkları ve mahkemeler tarafından verilen idari para cezaları Genel Bütçeye gelir kaydedilir. Sosyal Güvenlik Kurumları ile mahalli idareler tarafından verilen idari para cezaları kendi bütçelerine gelir kaydedilir. diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından verilen idari para cezaları ise ilgili kanunlarındaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, Genel Bütçeye gelir kaydedilir. (…)”
[23] Kab. K., md., 20/4: “(…) ve Genel Bütçeye gelir kaydedilmesi gerekmeyen idari para cezaları, ilgili kanunlarında özel hüküm bulunmadığı takdirde genel hükümlere göre tahsil olunur.”
[24] Kangal, a.g.e, s. 275
[25] Kab. K., md., 20/5, s. 5 vd.
[26] Kangal, a.g.e., s. 279
[27] Kangal, a.g.e, s. 275
[28] Altıparmak, a.g.e., s. 54
[29] Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 07.03.2006 tarih, 2005/1579 E, 2006/1165 K sayılı karar, www.legalbank.net, Erişim Tarihi, 17.12.2015
[30] Otacı, a.g.e, s.63
[31] Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Hukuki Müzakere Toplantıları, 14-17 Kasım 2013/ Adana, http://hmt.hsyk.gov.tr/toplantilar/2013/idari-yargi/guz/adana/raporlar/d14.pdf, Erişim tarihi: 02.01.2016
[32] Bkz. s. 1 vd.